Hukuk Köşesi

2 Kasım 2017

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SERBEST BÖLGEDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN

ÜCRETLERİNDEN KESİLEN GELİR VERGİSİNİN İŞÇİLERE ÖDENİP ÖDENMEYECEĞİ SORUNU

Serbest Bölgeler; ülke sınırları içinde olmakla beraber gümrük bölgesi dışında sayılan, ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin bazılarının uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, içinde faaliyet gösteren işletmeler için daha geniş teşvik ve avantajların sağlandığı, ülkenin diğer kısımlarından fiziki olarak ayrı kabul edilen yerler olarak tanımlanabilmektedir. Serbest bölgede istihdam edilen personelin ücretlerinin gelir vergisinden istisna edilmesi, bu avantajların en önemlilerinden biridir. Söz konusu gelir vergisi istisnasına ilişkin hükümlere, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde ” Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az  % 85’ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden müstesnadır. Bu oranı % 50’ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. ” şeklinde yer verilmiştir.

            SBK’nın geçici 3’üncü maddesi uyarınca, 01.01.2009 tarihinden geçerli olmak üzere, serbest bölgelerde faaliyette bulunan mükellefler tarafından bölgelerde üretilen ürünlerin toplam FOB bedelinin en az %85’inin yurt dışına ihraç edilmesi kaydıyla, istihdam edilen personele ödenen ücretler gelir vergisinden istisna edilmiştir. Bölge içinde üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin üretime ilişkin istihdam ettikleri tüm personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden istisna edilmiştir.

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3. maddesinin değişik 2. Fıkrasıyla birlikte getirilen muafiyet sonucunda, işçinin ücretinden kesilen gelir vergisinin işçiye mi ödeneceği yoksa işverende mi kalacağı sorusu gündeme  gelmiştir. İşverenin, işçi ücretinden kestiği istisna konusu gelir vergisi tutarını işçiye ödemeyip kendine mal etmesi halinde, iki ayrı tip ihtilaf yaşanmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı  iş müfettişleri istisna konusu tutarın işçiye verilmemesi haline; bu tutarın işçiye ait olduğu yönünde rapor tanzim etmesi karşısında, Maliye Bakanlığı ise muaf olunan tutarın işverene ait olacağı görüşündeydi.

Kanun Gerekçesine Göre İstisna Konusu Tutarın İşverene Ait Olduğu Görüşü; 

3218 sayılı Kanun’un Geçici 3. maddesini değiştiren 5810 sayılı Kanun’un hem genel gerekçesi hem de madde gerekçesinden, terkin edilen bu tutarın işverene ait olacağı sonucu çıkmaktadır şeklindedir. Bu çerçevede ilk örnek, Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı’nca 22.05.2012 tarihinde verilen 126 sayılı özelgedir. Özelgede, 3218 sayılı Kanun’un Geçici 3. maddesini değiştiren 5810 sayılı Kanun tasarısında ,gerekçe bölümünde yer alan “2008 yılı sonu itibariyle serbest bölgelerde çalışanlar için sağlanan gelir vergisi muafiyetinin kalkacak olması nedeniyle özellikle üretici firmalarda yaşanan sıkıntıların giderilmesi ve bölgelere üretici ihracatçı frmaların çekilmesi amacıyla bu muafiyetin üreticiler için Avrupa Birliği’ne üyelik tarihine kadar devam ettirilmesi amaçlanmıştır” ifadesinden yola çıkılarak, istisna edilen bu tutarın işverene ait olacağı sonucuna varılmıştır.

Vergi Usül Kanuna göre İstisna Tutarın İşçide Olması Gerektiği Görüşü:

 İşveren, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 8. Maddesinde ”verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlanan vergi sorumlusu statüsünde bulunmakta, devletle ücretli işçi arasındaki ilişkideki rolü de, vergi yükümlüsü iş-çiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması çerçevesinde bir aracılıktan ibaret olmaktadır. Dolayısıyla vergi sorumlusu işverenin işçiden kesilerek devlete aktarılan gelir vergisi tutarı üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmamakta, sadece kesilen bu tutarı doğru bir biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirme görevi yerine getirilmektedir. Bu durumda istisna kapsamında terkin işlemi yapılan tutarın işçiye iadesi gerekmektedir.

            ≥  Konu ile ilgili olarak Yargıtay  9.Hukuk Dairesi’nin 2016/35340 E ve 2016/22796 sayılı kararı söz konusu tartışmalara yönelik aşağıdaki gibi görüş bildirmiştir:

–          213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 8. Maddesine göre aynı zamanda vergi sorumlusu sıfatını taşıyan işveren, işçiye ödeyeceği ücretten devlete ait gelir vergisini keser ve bu kesintiyi devlete yine kendisinin verdiği bir muhtasar beyanname ile öder. Görüldüğü üzere devletle ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolü, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması işindeki bir aracılıktan ibarettir. Bu ilişkide işçi gelir vergisi mükellefi, işveren ise bu verginin beyanı ve tahsili ile görevli vergi sorumlusudur. Bu ilişki çerçevesinde vergi sorumlusunun işçiden kesilen gelir vergisi üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmamakta, sadece kesilen bu tutarı doğru bir biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirme görevi yerine getirilmektedir.

–          Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, vergi mevzuatına göre ücret ve benzeri alacaklar gelir vergisine tabidir. Bu nedenle, ücretin iş sözleşmesinde net olarak belirlenmesi vergi tahakkuk ettirilmeyeceği sonucunu doğurmamaktadır. Davacının vergi kesintisi alacağı talebinin dayanağı 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3. maddesi olup, bu maddede belirtilen koşulların gerçekleştiği takdirde işçinin ücretinden gelir vergisi kesilemeyeceği ortadadır. Ücretten kesilecek verginin, mükellefi işçi olup, kanundaki koşulların gerçekleşmesi halinde muafiyetten yararlanacak olan da işçidir.

≥  Yine Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2015/7072 E sayılı kararı ilgili kararı ile ;

-Yasada tanınan bu muafiyet işverene değil işçiye tanınmıştır,

-Bu sebeple İşçinin ücretinin net ya da brüt olup olmamasına bakılmaksızın;  işçilerin ücretlerinden yapılan gelir vergisi kesintilerinin, işçilere ödenmesi gerekir,

– Ücret alacakları 5 yıllık zamanaşımına tabi olup, bu tür özel bölgelerde çalışan işçiler, çalıştıkları işyerlerinin yasal şartları taşıması halinde, geriye dönük 5 yıllık gelir vergisi kesintilerini işverenlerden talep edebileceklerdir, şeklinde görüşleriyle işçinin ücretinden kesilen gelir vergisinin işçiye mi ödeneceği yoksa işverende mi kalacağı sorusunu çözüme kavuşturmuştur.

≥ İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31.Hukuk Dairesi 2017/128 E. ve 2017/401 K. numaralı ve 02.12.2016 tarihli kararı da ; ‘ Vergi yükümlüsünün işçi olduğu ve işçinin fazla ödenen vergiyi talep etme hakkı olduğu, ücretin net ve ya brüt olarak kararlaştırılmasının gelir yükümlülüğünü bertaraf etmediğini, bu nedenle davalı işverenin , işçinin ücretinden kesip vergi dairesine ödemediği gelir vergisi tutarını işçiye iade etmekle yükümlü olduğu ‘şeklindeki kararıyla da söz konusu muafiyetten işçinin yararlanması gerektiğine yönelik görüş bildirmiştir.

≥ İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi’nin 2017/116 E. ve 2017/431 K. sayılı ve 08.06.2017 tarihli kararı ‘ İşçinin ücretinden gelir vergisi kesilmesi halinde kesilecek verginin mükellefi işçi olup yasal koşullar gerçekleştiği takdirde muafiyetten de işçinin yararlanması gerekmektedir. ’ şeklindedir.

            ≥ İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi  29. Hukuk Dairesi 2017/651 E. ve 2017/559 K. sayılı 14.04.2017 tarihli kararında ‘ Somut olayda; yukarıda belirtilen Yargıtay ilamında belirtilen gerekçler dairemizce de benimsenerek, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunun  Geçici 3.Maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde işçinin ücretinden gelir vergisi kesilemeyeceği, ücretten kesilecek verginin ise mükellefinin işçi olduğu, konusundaki koşulların gerçekleşmesi halinde muafiyetten de işçinin yararlanacağı ’ kanaatine varılmıştır.

≥ İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi  26. Hukuk Dairesi 2017/356  E. ve 2017/347 K. sayılı 06.04.2017 tarihli kararında ise ‘ Ücretin ‘net’ veya ‘brüt’ olarak kararlaştırılmamış olması, gelir vergisi yükümlülüğünü bertaraf etmez. Bu nedenle davalı işveren, işçinin ücretinden kesmekle beraber vergi dairesine ödemeyip kendine mal ettiği gelir vergisi kesintisi tutarlarını, işçiye iade etmekle yükümlüdür. Kaldı ki dosyada mevcut iş sözleşmesinde davacı işçiye ödenen ücretin brüt ücret olduğu açıkça belirtilmiştir.3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile gelir vergisi istisnası düzenlenmiştir. Buna göre gelir vergisi istisnası uygulanmaması nedeniyle daha önce kesilen gelir vergisi tutarlarının vergi yükümlüsüne iade edilmesi gerekmektedir. Vergi yükümlüsü işçi olup işçinin fazla ödenen vergiyi talep etme hakkı vardır ’ şeklinde karar verilmiştir.

218 sayılı Kanunu’nun geçici 3. maddesinde düzenlenen gelir vergisi stopaj teşviki uygulaması günümüze kadar gelen doktrinde tartışmalı konu olmakla ve Yargıtay ile Bölge İdare Mahkemeleri tarafından verilen kararlarda; 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun sağladığı muafiyetten işçinin yararlanacağı kanaati hasıl olmakla birlikte , 24.02.2017 tarihinde yayımlanan 6772 sayılı Kanun ile madde metni değiştirilmiş ve bu teşvikin işverene ait olduğu belirtilmiştir.

SONUÇ           :

218 Sayılı Kanunun geçici 3.maddesinin hükmü konusu doktrinde tartışmalı olsa da, 24.02.2017 tarihinde yayınlanan  6772 sayılı Kanunla birlikte; getirilen muafiyet sonucunda, işçinin ücretinden kesilen gelir vergisinin işverenin uhdesinde kalacağı görüşünü benimsemiştir.