İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HÜKÜMLERİ IŞIĞINDA İŞÇİNİN ÇALIŞMAKTAN KAÇINMA HAKKI
Gelişen sanayi ile birlikte iş kazaları ve meslek hastalıkları çoğalmış ve büyük bir işçi sorunu haline gelmiştir. Bu sorunun işçi lehine çözümlenmesi adına birtakım yeni kurumlar getirilmiştir. Bunlardan biri işçinin çalışmaktan kaçınma hakkıdır. 6331 sayılı kanunla mülga edilen İş Kanunu hükmünde benzer ifadeler yer bulmuşsa da çalışmaktan kaçınma hakkı aslen 6331 sayılı kanunun 13. Maddesinde detaylı şekilde açıklanmaktadır. Maddenin amacı iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçerek işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasıdır.
İş sözleşmesi üç temel unsurdan oluşmaktadır: bir işin görülmesi, işin bir ücret karşılığında görülmesi ve işçinin işi işverene bağımlı bir biçimde görmesidir. Bağımlılık unsuru iş sözleşmelerini diğer sözleşmelerden ayıran temel unsurdur.[1] Bağımlılık unsuru hukuki ve kişisel bağımlılığı ifade eder.[2] Hizmet sözleşmesinden beklenen amacın gerçekleşebilmesi için işverenin ücret ödemesi yeterli olmayıp sözleşmenin kişisel özelliğinin yanında gözetme borcunu da yerine getirilmelidir.[3] İşverenin bahsettiğimiz işçiyi gözetme borcu gereğince işçiye iş sağlığı ve güvenliği hükümlerine uygun bir iş vermesi gerekmektedir.[4] İş sağlığı ve güvenliğini tehlike sokan bir durum halinde çalışmamızda bahsedeceğimiz çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkı gündeme gelecektir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenin işçiyi gözetme ve koruma borcunun pozitif dayanağı olan ve içeriğini belirleyen hükümler içermektedir. İşverenin koruma borcunu düzenleyen TBK’nın 417. Maddesinde “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, … yükümlüdür. İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.” denilmektedir. Bu korumanın sınırı dürüstlük ilkelerine uygun bir düzen sağlanması olarak belirlenmekle beraber doktrinde dürüstlük ilkelerine uygunluğun ahlaka uygunluk olarak anlaşılması gerektiği, TMK’nın 2. Maddesindeki dürüstlük kuralına ilişkin maddeye bir atıf olmadığı kabul edilmiştir.[5] Madde gerekçesinde de “Böylece, işçilerin rahat ve huzur içinde çalışabilecekleri bir ortamın sağlanması amaçlanmıştır bunun bir ölçüsü olarak işverenin işyerinde ‘ahlaka uygun bir düzeni gerçekleştirmekle’ yükümlü olduğu kabul edilmiştir.” denmektedir.[6]
ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmelerine uygun ve Avrupa Birliği’nin Çerçeve Direktifinin hukukumuza aktarılması niteliğindeki İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işverenin işçiyi gözetme yükümlülüğünü yerine getirmesi için yapması gerekenler ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bu hükümler emredici niteliktedir. İşverenin işçiyi gözetme borcunun kapsamı ve sınırları önceden belirlenemez şayet işin niteliğine göre değişmektedir.[7] İşverenin işçiyi gözetme borcu geniş kapsamlı bir borçtur.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30.06.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Önceki düzenlemelerin aksine kamu ve özel sektör ayrımı olmaksızın neredeyse bütün bağımlı çalışanları kapsamına almış ve bu şekilde Avrupa Birliği mevzuatına uyum amaçlanmıştır. Kanunun amacı işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması veya mevcut şartların iyileştirilmesidir. 6331 sayılı Kanunda emredici hükümlerin yanı sıra çalışanlara bazı iş sağlığı ve güvenliği hakları tanınmıştır. Bu haklardan biri de çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkıdır.[8]
Kural olarak işçinin iş görme edimini yerine getirmesi gerekir ancak çalışmaktan kaçınma hakkı işçinin işverene karşı sadakat borcunu yerine getirmemesi için geçerli bir neden olarak ortaya çıkar.[9] 4857 sayılı İş Kanunu döneminde işçiye iki nedenle çalışmaktan kaçınma hakkı tanınmıştır. İlgili kanunun 83. Maddesine göre, mücbir sebep haricinde ücreti yirmi gün içinde ödenmezse işçi iş görme borcunun ifadan kaçınabilecektir. İkinci hal ise çalışmamızın konusu olan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmamış olması nedeniyle işçinin çalışmaktan kaçınma hakkıdır. İş Kanunu’nda yer alan düzenleme 6331 sayılı kanunla mülga edilmiştir.[10]
6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 13. Maddesinde ve İş Sağlığı ve Güveliği Yönetmeliği’nin 8/1. maddesinde çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkı ve şartları açıkça düzenlenmiştir. İlgili hükme göre ciddi ve yakın bir tehlikenin var olduğu bir durumda çalışan İş Sağlığı Güvenliği Kurulu ya da kurulun bulunmadığı yerlerde işverenden bu konuda tespit kararı ile gerekli önlemlerin alınmasını talep edebilir. Çalışan, gerekli önlemler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınma hakkına sahiptir. Çalışmaktan kaçınan çalışanın ücret dâhil kanun veya iş sözleşmesinden doğan hakları saklıdır. Talep edildiği halde gerekli tedbirler alınmamışsa bu durumda işçinin haklı nedenle fesih hakkı doğmaktadır.[11]
İşçinin iş sözleşmesini feshederek işsiz kalması tercih edeceği bir alternatif değildir[12], kaldı ki iş hukukunun amacı da iş sözleşmesini ayakta tutmak ancak aynı zamanda da iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasıdır.[13] Bu nedenle işyerlerinde meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıkları ile karşı karşıya kalan çalışanların bu tür mağduriyetlerinin önlenmesi adına çalışanlar bakımından iş hukukunun amacıyla bağdaşır bir kurum olarak çalışmaktan kaçınma hakkı getirilmiştir.[14]
aaa. Ciddi ve Yakın Bir Tehlikenin Varlığı
6331 sayılı kanunun 13. Maddesinde tehlikenin ciddi ve yakın bir tehlike olması gerektiği hükme bağlanmıştır. Tehlikenin yakın olması henüz gerçekleşmemiş ancak kısa vadede gerçekleşecek olması anlamındadır.[15] Bir görüş kanunda geçen ciddi ve yakın tabirinin yaşamsal veya hayati olarak değiştirilmesinin daha isabetli olacağını şayet yakın olmasa da yaşamsal olabilecek bazı tehlikelerin de bu hükme dâhil edilmesi gerektiğini savunmaktadır.[16]
Bunun yanında tehlikenin meydana gelmesinde işverenin kusurlu olup olmamasının, durumun işçinin yaptığı işten kaynaklanıp kaynaklanmamasının, tehlikenin işyerine ilişkin olup olmamasının bir önemi yoktur.[17] Örneğin kişi yaptığı işte kullandığı maddenin kendisi için zararlı olduğunu fark ettiyse çalışmaktan kaçınabilir veya tehlikenin meydana gelmesinde işverenin herhangi bir kusuru bulunmayabilir yahut tehlike işçinin kendi yaptığı işten değil fabrikada meydana gelen yeni bir durumdan kaynaklanmış olabilir. Dolayısıyla tehlike hali her somut olay için ayrı değerlendirilmelidir.[18]
Tehlikenin ciddi olmasından kasıt ise işin normalde taşıdığı riskin üzerinde daha fazla risk taşıması olarak yorumlanmalıdır. Örneğin bir demir çelik fabrikasında hararet ölçümleri arızalanmış kazanların işveren tarafından değiştirilmemesi kazanların patlamasına yol açabilir ve bu denetimsizlik ciddi bir tehlikedir.[19]
bbb. Ciddi ve Yakın Tehlikenin Tespiti İçin İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu veya Kurul Bulunmadığı İşyerinde İşverene Başvuru
Çalışmaktan kaçınma hakkının kullanılabilmesi için gerekli ikinci koşul ciddi ve yakın tehlikenin tespiti için İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’na veya kurulun olmadığı işyerlerinde işverene veya onun adına işi yürüten vekil veya temsilcisine başvurmalıdır. Durumun birden çok kişiyi ilgilendirmesi durumunda başvuru topluca yapılabilir, çalışanların bu şekilde topluca çalışmaktan kaçınmaları grev oluşturmaz.[20]
6331 sayılı kanunun 22. Maddesine göre İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu işçi ve işverenlere ilgili kanun hükümlerinin uygulanması hususunda yardımcı olmak üzere elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan uzun süren işlerin yapıldığı işyerlerinde çalışma yapmak amacıyla mevzuata eklenmiş bir kurumdur.[21] Kurulun oluşumu, çalışma yöntemleri, yetki ve görevleri 18.01.2013 tarihinde yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları Hakkında Yönetmelik’le düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 6/1. Maddesine göre kurul işveren veya işveren vekili, işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, insan kaynakları, personel, sosyal işler veya idari ve mali işleri yürütmekle görevli kişi, varsa sivil savunma uzmanı, varsa formen, ustabaşı, çalışan temsilcisi, varsa işyeri sendika temsilcisinden oluşur. Buradan da anlaşılacağı üzere Kurul’u oluşturan üyelerin çoğunluğu işverene bağımlı olarak çalışan kişilerdir ve tarafsız ve objektif karar vermelerinin olasılığı düşüktür.
Elbette sayılan kişilerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir ki eğitim işveren tarafından sağlanır.[22]
ccc. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu veya İşverenin Çalışanın Talebi Yönünde Karar Vermesi
Bu koşulun varlığının nedeni çalışanın konunun teknik özelliklerinde yanılgıya düşerek isabetli karar vermelerinin güçlüğüdür çünkü yanılgı halinde çalışanlar çalışmaktan kaçınarak işlerini kaybedebilecek, iş akitlerini haksız feshedecek veya mazeretsiz devamsızlık nedeniyle iş akitleri haklı nedenle feshedilebilecektir.[23] İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun bulunduğu işyerlerinde Kurul’a çalışan tarafından yapılan başvuru üzerine Kurul aynı gün acilen toplanır. Durumu tutanak ile tespit ederek çalışana yazılı olarak bildirir. Eğer Kurul ciddi ve yakın bir tehlikenin bulunduğuna karar verirse bu durumu tespit etmesi yeterlidir ayrıca işverence gerekli önlemlerin alınmasını beklemez.[24] 6331 sayılı kanunun 22. Maddesine göre işveren Kurul tarafından verilen karara uymakla yükümlüdür, uymaması halinde 26/1-i maddesi gereğince 2.000,00 TL idari para cezasına hükmedilir ve böyle bir durumda çalışan iş akdini haklı nedenle derhal feshedebilir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene yapılan başvuru neticesinde işveren yine aynı şekilde derhal karar vermek zorundadır. Durumu tutanakla tespit eder ve yazılı olarak çalışana bildirir.
Kurul veya işveren çalışanın talebinin aksine ciddi ve yakın bir tehlikenin bulunmadığına dair bir karar verirse çalışan çalışmaktan kaçınma hakkını kullanamayacaktır. Bu durumda işçi İş Kanunu’nun “İşçinin Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı” başlıklı 24. Maddesine göre iş akdini haklı nedenle feshedebilecektir.[25]
Bir görüş talebe olumlu veya olumsuz yanıt verilmesinin bir önemi olmaksızın işçinin Türk Borçlar Kanununun 408. Maddesi gereği işveren temerrüdü hükümlerinden yararlanacağını savunmaktadır zira işveren, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayarak çalışanın iş görme borcunu kabulde hazırlık fiillerini yerine getirmemesi sebebiyle temerrüde düşmektedir[26]. Örneğin; meslek hastalıkları ciddi bir tehlike olarak sınıflandırılabilse dahi yakın bir tehlike olarak değerlendirilemeyeceği aşikârdır. O nedenle işçinin meslek hastalığına sebep olabilecek bir durumla karşı karşıya gelmesi durumunda Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükmüne başvurmamız mümkün olacak ve çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilecektir.[27]
ddd. Gerekli Önlemlerin Alınmamış Olması
Bir başka koşul işveren veya vekilinin tehlikenin ortadan kalkması için gerekli önlemleri almamış olmasıdır. 6331 sayılı kanunun 13/2. Maddesinde de çalışmaktan kaçınma hakkının tehlike devam ettiği sürece kullanılabileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla gerekli önlemlerin alınmış olması halinde işçi işine geri dönmek durumundadır.
Tehlike kendiliğinden de ortadan kalkabilir. Bu durumda da çalışan yine işine geri dönmelidir. Dönmemesi hali T.M.K.’nın 2. Maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ederek hakkın kötüye kullanılmasına yol açacaktır.[28]
eee. İşin Durdurulmamış Olması
6331 sayılı kanunun 13/5. Maddesi gereği kanunun 25. Maddesinde belirtilen şartlarda işyerinde işin durdurulması hâlinde çalışan çalışmaktan kaçınma hakkını kullanamayacaktır. 25. Maddeye göre çalışanlar için hayati tehlike niteliğinde bir durum söz konusu ise işyerinin bir bölümünde veya tamamında iş sağlığı ve güvenliği bakımından teftişe yetkili üç iş müfettişinden oluşan heyetçe işin durdurulmasına karar verilebilir. İşin durdurulmamış olması durumunda işçi çalışmaktan kaçınamayacaktır.
fff. Çalışmaktan Kaçınma Hakkı Kullanımının Başkasının Yaşam Hakkı ve Vücut Bütünlüğünün Korunması Üzerinde Tehlike Yaratmayacak Olması
Kanunda yer almayan bu koşul doktrinde kabul edilmektedir. Bazı meslek gruplarının sorumluluk alanları diğer mesleklere göre daha geniş ve detaylıdır.[29] Sağlık ve güvenlik bu alanlara örnek olarak verilebilir. Şayet bir sağlık personelinin diğer çalışanların veya başkalarının hayatlarını tehlikeye atarak yalnızca kendi güvenliğini düşünerek çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması belli istisnalar dışında kabul görmeyecek bir durumdur.[30] Başkası ifadesinden kasıt iş işveren ve işyerinde çalışan diğer işçiler ile işyeri ile temasa geçen diğer kişilerdir.[31] Böylesi bir tehlike yaratacak duruma rağmen çalışanın çalışmaktan re’sen kaçınma hakkını kullanması halinde çalışanın hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır.[32]
Çalışanların çalışmaktan kaçınma haklarını kullanmaları iş sözleşmesinin feshi sonucunu doğurmaz. Bu durumda elbette çalışanın talimatlara uyma ve sadakat borcu; işverenin ise ücret ödeme borcu ile işçiyi gözetme borcu devam etmektedir. Devam etmeyen çalışanın iş görme borcudur.[33]
Gerekli önlemler alınıncaya kadar geçen süre çalışma süresinden sayılacak ve Sosyal Güvenlik Hukuku bakımından değerlendirildiğinde işçinin sigorta primleri yatırılacak, yıllık izin gibi kanuni hakları devam edecektir.
Çalışmaktan kaçınma kararı alındıktan sonra ilgili bölüm hizmete kapatılır ve yetkisiz kişilerin girmesi önlenerek gerekli önlemler alınır. Alınan önlemlerin etkinliği İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu üyelerinden İş Güvenliği Uzmanı, İşyeri Hekimi, İşveren ve Çalışan Temsilcisinin tehlikenin bulunmadığına dair bir rapor vermesi ile değerlendirilir ve bu rapordan sonra çalışan, bölümde dolaştırılır. Çalışandan bölüm ile ilgili bir tehlike kalmadığını tespit etmesi ve raporu onaylaması istenir. Çalışan tarafından raporun onaylanması ile birlikte ilgili bölüm tekrar hizmete başlamasında sorun kalmadığı tespit edilmiş olunur.[34]
6331 sayılı kanunun 13/3. maddesi gereği çalışanlardan ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu acil durumlarda Kurula veya işverene başvurması aranmaz, çalışanlar böyle bir durumda kendilerini emniyete almak üzere çalışmaktan kaçınabilirler. Burada önlenemezliğin tespiti çalışana bırakılmıştır.[35]
Madde gerekçesinde “Ayrıca Avrupa Birliği’nin 89/391 EEC sayılı Direktifine paralel olarak ciddi ve yakın bir tehlikenin (çalışanın bilgi ve tecrübesi dahilinde) önlenemez olduğu kanaati oluştuğunda birinci fıkradaki kurala bağlı kalmaksızın tehlikeli bölgeyi terk edebileceğine yer verilmiştir. Bu durumda çalışanların hizmet akdinden doğan haklarının saklı kalacağı ayrıca belirtilmiştir” denmektedir. Ancak buradaki hizmet akdini geniş yorumlamak ve maddenin tüm çalışanlara tanınmış bir hak olduğunu anlamamız gerekmektedir. Bu nedenle işyerini veya çalıştığı bölgeyi terk eden çalışanların hakları kısıtlanamayacak ve tabi oldukları hukuki statüden veya sözleşmeden doğan tüm hakları işlemeye devam edecektir.[36]
aaa. Ciddi ve Yakın Tehlikenin Önlenemez Olması
Çalışanın re’sen çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilmesinin ilk koşulu ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olmasıdır. Bir görüşe göre bu durumun takdiri çalışana ait olmalı ve hâkim önündeki davada ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olmadığına karar verse dahi işçide böyle bir his uyandırması nedeniyle hakkın kullanılmasının makul sayılması gerekmektedir.[37]
bbb. İşin Durdurulmamış Olması
Yukarıda bahsettiğimiz durum burada da geçerlidir. İşin 6331 sayılı kanunun 25. Maddesi hükümleri uyarınca durdurulmamış olması gerekmektedir.
ccc. Çalışanın Çalışmaktan Re’sen Kaçınma Hakkı Kullanımının Başkasının Yaşam Hakkı ve Vücut Bütünlüğünün Korunması Üzerinde Tehlike Yaratmayacak Olması
Yukarıda çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkı başlığı altında detaylı şekilde anlatılanlar re’sen kaçınma hakkının kullanımı bakımından da geçerlidir ve aynı hükmü ifade eder.
Çalışan ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğuna karar verdiğinde herhangi bir bildirimde bulunmadan işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gidecektir. Güvenli yerden kasıt 6331 sayılı kanunun 12. Maddesinde belirtildiği üzere işveren tarafından daha önceden belirlenmiş olan ve çalışanların işlerini derhal bırakıp gidebilmeleri için karar verilen yerdir.
Çalışan, çalışmaktan kaçınma hakkını tehlike sona erinceye kadar kullanabilir ancak elbette genel anlamıyla hakkın aynı zamanda taraflar arasındaki sözleşmesinin süresiyle sınırlı olduğunu belirtmek gerekmektedir.[38]
Daha önce de belirttiğimiz üzere işverenin işçiyi gözetme borcu çerçevesinde değerlendirildiğinde işverenin iş sağlığı ve güvenliği için gerekli önlemler almadan işçiyi çalıştırmak istemesi işçiyi gözetme borcuna aykırılık arz eder. Böyle bir durumda işçi, iş sözleşmesini İş Kanunu’nun 24. Maddesi gereği haklı nedenle feshedebilir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 13/1. Maddesinde de ilgili hükme atıf yapılarak işçinin talebine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması durumunda işçinin altı iş günü içinde belirli veya belirsiz iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebileceği hükme bağlanmıştır. Ancak bu hüküm yalnızca iş sözleşmesiyle çalışan işçiler için öngörülmüş olup memur ve diğer kamu görevlileri bu hükümden yararlanamayacaktır.[39]
Devlet memuru ve diğer kamu görevlileri özel bir hukuk sözleşmesi ile çalışmadıkları için onlara fesih hakkı tanınmamıştır şayet bu tür çalışanlar ancak idari sözleşme ile girdikleri statüden yine aynı statünün gerektirdiği şartlarda ayrılabilirler ve ilgili düzenlemelerde kendilerine böyle bir hak tanınmadığı için çalışma ilişkilerini sona erdiremeyeceklerdir.[40] 6331 sayılı kanunun 13/4. Fıkrasında “İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır.” denmekle çalışmaktan kaçınılan dönemde fiilen çalışmış sayılacakları hükme bağlanmıştır.
Daha önce İş Kanunu’nda yer alan mülga hükümle daha sonra ise 6331 sayılı kanunun 13. Maddesi ile tanımlanan işçinin çalışmaktan kaçınma hakkı işçinin iş sağlığı ve güvenliği anlamında korunması bakımından oldukça önemlidir. Şayet işverenin ihmali, disiplin eksikliği gibi birçok nedenden ötürü yaşanılan iş kazaları birçok işçinin yaşamına sebebiyet vermekte, bazense meslek hastalıkları ile zor durumda bırakmaktadır. İlgili hüküm işçiye ciddi ve yakın bir tehlike halinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu, yoksa işverene başvuru ile çalışmaktan kaçınma hakkını tanımaktadır. Tehlikenin önlenemez olması halinde ise kanun işçiye önlenemezliğin tespitini kendisinin yapması ile herhangi bir başvuru olmadan çalışmaktan kaçınma hakkını vermektedir. Çalışmamızda değinilen eleştirilerin haricinde hükmün çalışanlara getirdiği çalışmaktan kaçınma hakkı işçi sağlığının korunması açısından oldukça önemli bir hüküm ve korumadır.
AYDINLI, İbrahim: İşverenin İşyerinde Çalışan İşçilerin İş Görmekten Kaçınma Hakkı, Çimento İşveren Dergisi, Sayı:4, Cilt:19, Temmuz 2005.
BAYCIK, Gaye: Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Yeni Düzenlemeler, Ankara Barosu Dergisi, Sayı:3, 2013.
BEYTAR, Erbil: İşçinin Kişiliğinin ve Kişisel Verilerinin Korunması, On İki Levha Yayınlar, B. 1, Ocak 2017, İstanbul.
CENTEL, Tankut: Türk Borçlar Kanunu’nda Genel Olarak İşçinin Kişiliğinin Korunması, Sicil İş Hukuku Dergisi, Aralık 2011.
ENGİN, Murat: Yeni İş Kanunu Tasarısı Ve İşçinin İş Görmekten Kaçınma Hakkı, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 1, 2003.
EYRENCİ, Öner/ TAŞKENT, Savaş/ ULUCAN, Devrim: Bireysel İş Hukuku, Beta Basım, B. 8, İstanbul, 2017.
GÜNER, Recep: 6331 Sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu Kapsamında Çalışmaktan Kaçınma Hakkı, Mali Çözüm Dergisi, Yıl:26, S. 138, Kasım-Aralık 2016.
KAPLAN, Emine Tuncay: İş Hukunda Kişilik Haklarının Özellikle Bilgisayarda Toplanan Bilgilere Karşı Korunması, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt:52, Sayı:1, 1997.
NARTER, Sami: İş Sağlığı ve Güvenliğinde İdari, Cezai ve Hukuki Sorumluluk, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014.
SUR, Melda: İşçinin Çalışmaktan Kaçınma Hakkı, B. 1, İstanbul, 2005.
SÜZEK, Sarper: İş Hukuku (Genel Esaslar – Bireysel İş Hukuku), Beta Basım, B. 10, İstanbul, 2014.
ŞAHİN EMİR, Asiye: İşyerinde Tehlike Halinde Alınması Gereken Önlemlerin Hukuki Çerçevesi, Seçkin Yayıncılık, B. 1, 2015, Ankara.
ULUSAN, İlhan: Özellikle Borçlar Hukuku Ve İş Hukuku Açısından İşverenin İşçiyi Gözetme Borcu, Kazancı Yayınları, No:72, 1990, İstanbul.
YILMAZ, Süleyman /SEZEN, Adem /BAYIR, Yıldız /ADIYAMAN, Gamze: Sağlık Personelinin Çalışmaktan Kaçınma Hakkı, Sağlık Akademisyenleri Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, 2014.
[1] Eyrenci/Taşkent/Ulucan, 54.
[2] Beytar, 77; Eyrenci/Taşkent/Ulucan, 60.
[7] Şahin Emir, 52,-53; Süzek, 437.
[11] 07.01.2004 tarihinde onaylanan 1981 tarihli İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi’nin 13. maddesinde de benzer bir hüküm öngörülmüştür: “Sağlığı ve hayatı için ciddi ve yakında vaki olmasından korktuğu tehlike nedeniyle, haklı bir gerekçeyle, işinden uzaklaşan bir işçi, işinden uzaklaşması nedeniyle olabilecek uygunsuz sonuçlara karşı ulusal koşullar ve uygulama uygun bir şekilde korunacaktır.”
[12] Süzek, İş Hukuku, 915; Şahin Emir, 147-148.
[13] Engin, Kaçınma Hakkı, 86.
[16] Süzek, İş Hukuku, 916; Eyrenci/Taşkent/Ulucan, Bireysel İş Hukuku, 407; Baycık, 117-118.
[21] Eyrenci/Taşkent/Ulucan, Bireysel İş Hukuku, 377.
[34] Yılmaz/Sezen/Bayır/Adıyaman, 109.